FKF: Cehalet Kaybedecek Gençlik Kazanacak!
22.10.2013
ODTÜ'de yaşanan ağaç katliamı ve Polis saldırılarına karşı bir açıklama yapan Fikir Kulüpleri Federasyonu, "Okuluna ve ülkesine sahip çıkan gençliğin, Hukuku ve insanlığı hiçe sayan bu zorbalığa hak ettiği dersi vereceğini" söyledi.
Cehalet Kaybedecek Gençlik Kazanacak!
Bir gece yarısı baskını ile ODTÜ’yü talan eden Melih Gökçek bugün yeniden ODTÜ’ye saldırdı. Katlettiği ağaçların yerine 5000 fidan dikmek için buluşan ODTÜ’lüler, akşam saatlerinde Melih Gökçek’in çetesinin sopalı, kürekli saldırısına uğradı.
Biliyoruz ki AKP’nin ve Melih Gökçek’in saldırdığı bu ülkenin gençliğinin değerleridir. Bu saldırı yalnızca ODTÜ’ye değil bu ülkenin başı dik gençliğinedir.
AKP bu ülkenin gençliğine, geleceğine, ilerici değerlerine cahilce kürek sallamakta; artık siyasi hiç bir çıkış yolu kalmadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
AKP’nin polisinin ODTÜ’ye saldırısı halen devam ederken üniversiteyi yaşanmaz hale getirme çabası, gençliği birbirine ve halkına daha güçlü bir biçimde bağlamaktadır.
Melih Gökçek’in yaptıkları karşılıksız kalmayacak, gençlik AKP isimli çeteden hesap sormasını bilecektir.
Gençlik okuluna ve ülkesine sahip çıkacak, hukuku ve insanlığı hiçe sayan bu zorbalara hak ettiği dersi verecektir.
Gençliğin “Yeni Bir Ülke” arayışı AKP’nin yüzsüzlüğünü ve cehaletini boşa çıkartacaktır.
Fikir Kulüpleri Federasyonu
22.10.2013
ODTÜ'de yaşanan ağaç katliamı ve Polis saldırılarına karşı bir açıklama yapan Fikir Kulüpleri Federasyonu, "Okuluna ve ülkesine sahip çıkan gençliğin, Hukuku ve insanlığı hiçe sayan bu zorbalığa hak ettiği dersi vereceğini" söyledi.
Cehalet Kaybedecek Gençlik Kazanacak!
Bir gece yarısı baskını ile ODTÜ’yü talan eden Melih Gökçek bugün yeniden ODTÜ’ye saldırdı. Katlettiği ağaçların yerine 5000 fidan dikmek için buluşan ODTÜ’lüler, akşam saatlerinde Melih Gökçek’in çetesinin sopalı, kürekli saldırısına uğradı.
Biliyoruz ki AKP’nin ve Melih Gökçek’in saldırdığı bu ülkenin gençliğinin değerleridir. Bu saldırı yalnızca ODTÜ’ye değil bu ülkenin başı dik gençliğinedir.
AKP bu ülkenin gençliğine, geleceğine, ilerici değerlerine cahilce kürek sallamakta; artık siyasi hiç bir çıkış yolu kalmadığını bir kez daha kanıtlamaktadır.
AKP’nin polisinin ODTÜ’ye saldırısı halen devam ederken üniversiteyi yaşanmaz hale getirme çabası, gençliği birbirine ve halkına daha güçlü bir biçimde bağlamaktadır.
Melih Gökçek’in yaptıkları karşılıksız kalmayacak, gençlik AKP isimli çeteden hesap sormasını bilecektir.
Gençlik okuluna ve ülkesine sahip çıkacak, hukuku ve insanlığı hiçe sayan bu zorbalara hak ettiği dersi verecektir.
Gençliğin “Yeni Bir Ülke” arayışı AKP’nin yüzsüzlüğünü ve cehaletini boşa çıkartacaktır.
Fikir Kulüpleri Federasyonu
Üniversitelerde 'Tuncel Kurtiz Haftası'
10.10.2013
Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesindeki Sinema Kulüpleri ve Toplulukları, 27 Eylül günü aramızdan ayrılan Tuncel Kurtiz anısına, önümüzdeki haftayı "Tuncel Kurtiz Haftası" ilan etti.
Fkf.org.tr'de yer alan duyuruya göre, Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesindeki Sinema Kulüpleri ve Toplulukları, önümüzdeki hafta Tuncel Kurtiz anısına etkinlikler düzenleyecek. Haftayı "Tuncel Kurtiz Haftası" ilan eden topluluklar tarafından yayımlanan açıklama şöyle:
“Yılmaz Güney’in “ihtiyar”ı, Umut filminin Hamal Hasan’ı, Sürü’nün Hamo ağası, Şellâle’nin komünist kel Selim’i, Duvar filminin; cezaevinin tellerine yapışıp “Vurmayın lan çocuklara!” diye haykıran Tonton Ali’si idi. Oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı… Ama hepsinin üstünde halkın sanatçısı ve baştan ayağa politik bir aydındı. Gürül gürül sesiyle Nazım’ı okuyuşundan: “Delikanlım iyi bak yıldızlara!” deyişinden; Gecikmiş ödülünü alırken “Bu ödül benim değil onlarındır.” diye ödülünü devrimcilere ithaf edişinden biliyoruz O’nu. Yılmaz Güney’le olan dostluklarını anlatırken: “İki delikanlı, iki genç komünisttik.” diye söze başlamasından biliyoruz.
Sanatın piyasalaştığı; şirketlerle sanat kurumları arasında alınan satılan, elit bir nişaneye dönüştüğü bu günlerde dahi Tuncel Kurtiz’in yüzü hep sol yanına, aydınlığa, halka dönüktü. O’nu yalnızca bir televizyon kahramanı olarak; politik kimliği ve duruşundan ayrıksı düşünmek mümkün mü? “İhtiyar”ı anarken; hayatını, acılarını, geçmişini, memleket hasretliğini, başka bir dünya özlemini görmezden gelmek halkın sanatçısına yapılabilecek en büyük haksızlık değil mi?
O bizlere en son o ılık, babacan sesiyle: “Apolitik bilinen gençlerimizin, demokratik haklarına sahip çıkmak için verdikleri mücadeleyi yürekten destekliyorum. Onların üzerindeki ölü toprağının kalkması ile artık bir şeylerin daha güzel olacağı umudunu taşıyorum… Çok güzelsiniz çocuklar!” diye seslenmişti. Biz de FKF Sinema Kulüpleri ve Toplulukları olarak; önümüzdeki haftayı, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde “Tuncel Kurtiz Haftası” ilan ediyoruz ve O’nu hak ettiği gibi; büyük bir usta, politik bir aydın olarak anıyoruz.”
Etkinlikler:
Akdeniz Üniversitesi
Film Gösterimi: Şellale (Semir Aslanyürek)
9 Ekim Çarşamba / 15:00 / Turizm Fakültesi Nuri Özaltın Konferans Salonu
Söyleşi: Semir Aslanyürek
9 Ekim Çarşamba / 17:00 / Turizm Fakültesi Nuri Özaltın Konferans Salonu
Bahçeşehir Üniversitesi
Sanatçının Hayatından ve Filmlerinden Oluşan Sergi
11 Ekim Cuma / Fazıl Say Salonu Önü (Gün Boyunca)
Sanatçının Filmografisinden Seçkiler
11 Ekim Cuma / 16:30 / Mühendislik Fakültesi D302
Boğaziçi Üniversitesi
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
8 Ekim Salı / 17.15 / Sarıtepe Kampüsü
Film Gösterimi: Otobüs (Tunç Okan)
10 Ekim Perşembe / 19.00 / Kuzey Kampüsü
Çukurova Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 11:00 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Film Gösterimi: Bereketli Topraklar Üzerinde (Erden Kiral)
10 Ekim Perşembe / 13:00 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Film Gösterimi: Duvar (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 15:30 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
9 Ekim Çarşamba / 19:30 / Bornova Gençlik Merkezi
Eskişehir Anadolu Üniversitesi – Osmangazi Üniversitesi
Film Gösterimi : Sürü (Zeki Ökten)
9 Ekim Çarşamba / 19.00 / Zübeyde Hanım Kültür Merkezi
Söyleşi: Orhan Aydın ve Tarık Akan
9 Ekim Çarşamba / 21.15 / Zübeyde Hanım Kültür Merkezi
İstanbul Üniversitesi
Film Gösterimi: Duvar (Yılmaz Güney)
9 Ekim Çarşamba / 12.00 / İ.Ü SBF Zafer Tunaya Amfisi
Film Gösterimi: Otobüs (Tunç Okan)
9 Ekim Çarşamba / 14.00 / İ.Ü SBF Zafer Tunaya Amfisi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
9 Ekim Çarşamba / 17.45 / ITU Olimpik Yuzme Havuzu 201 Nolu Salon
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
10 Ekim Perşembe /17.45 / ITU Olimpik Yuzme Havuzu 201 Nolu Salon
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 18:00 / İEÜ Konferans Salonu
Söyleşi: Suavi
10 Ekim Perşembe / 19:45 / İEÜ Konferans Salonu
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
8 Ekim Salı / 17.00 / Mimarlık Video Konferans Salonu (Fındıklı Kampüsü)
10.10.2013
Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesindeki Sinema Kulüpleri ve Toplulukları, 27 Eylül günü aramızdan ayrılan Tuncel Kurtiz anısına, önümüzdeki haftayı "Tuncel Kurtiz Haftası" ilan etti.
Fkf.org.tr'de yer alan duyuruya göre, Fikir Kulüpleri Federasyonu bünyesindeki Sinema Kulüpleri ve Toplulukları, önümüzdeki hafta Tuncel Kurtiz anısına etkinlikler düzenleyecek. Haftayı "Tuncel Kurtiz Haftası" ilan eden topluluklar tarafından yayımlanan açıklama şöyle:
“Yılmaz Güney’in “ihtiyar”ı, Umut filminin Hamal Hasan’ı, Sürü’nün Hamo ağası, Şellâle’nin komünist kel Selim’i, Duvar filminin; cezaevinin tellerine yapışıp “Vurmayın lan çocuklara!” diye haykıran Tonton Ali’si idi. Oyuncu, senarist, yönetmen, yapımcı… Ama hepsinin üstünde halkın sanatçısı ve baştan ayağa politik bir aydındı. Gürül gürül sesiyle Nazım’ı okuyuşundan: “Delikanlım iyi bak yıldızlara!” deyişinden; Gecikmiş ödülünü alırken “Bu ödül benim değil onlarındır.” diye ödülünü devrimcilere ithaf edişinden biliyoruz O’nu. Yılmaz Güney’le olan dostluklarını anlatırken: “İki delikanlı, iki genç komünisttik.” diye söze başlamasından biliyoruz.
Sanatın piyasalaştığı; şirketlerle sanat kurumları arasında alınan satılan, elit bir nişaneye dönüştüğü bu günlerde dahi Tuncel Kurtiz’in yüzü hep sol yanına, aydınlığa, halka dönüktü. O’nu yalnızca bir televizyon kahramanı olarak; politik kimliği ve duruşundan ayrıksı düşünmek mümkün mü? “İhtiyar”ı anarken; hayatını, acılarını, geçmişini, memleket hasretliğini, başka bir dünya özlemini görmezden gelmek halkın sanatçısına yapılabilecek en büyük haksızlık değil mi?
O bizlere en son o ılık, babacan sesiyle: “Apolitik bilinen gençlerimizin, demokratik haklarına sahip çıkmak için verdikleri mücadeleyi yürekten destekliyorum. Onların üzerindeki ölü toprağının kalkması ile artık bir şeylerin daha güzel olacağı umudunu taşıyorum… Çok güzelsiniz çocuklar!” diye seslenmişti. Biz de FKF Sinema Kulüpleri ve Toplulukları olarak; önümüzdeki haftayı, Türkiye’nin dört bir yanındaki üniversitelerde “Tuncel Kurtiz Haftası” ilan ediyoruz ve O’nu hak ettiği gibi; büyük bir usta, politik bir aydın olarak anıyoruz.”
Etkinlikler:
Akdeniz Üniversitesi
Film Gösterimi: Şellale (Semir Aslanyürek)
9 Ekim Çarşamba / 15:00 / Turizm Fakültesi Nuri Özaltın Konferans Salonu
Söyleşi: Semir Aslanyürek
9 Ekim Çarşamba / 17:00 / Turizm Fakültesi Nuri Özaltın Konferans Salonu
Bahçeşehir Üniversitesi
Sanatçının Hayatından ve Filmlerinden Oluşan Sergi
11 Ekim Cuma / Fazıl Say Salonu Önü (Gün Boyunca)
Sanatçının Filmografisinden Seçkiler
11 Ekim Cuma / 16:30 / Mühendislik Fakültesi D302
Boğaziçi Üniversitesi
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
8 Ekim Salı / 17.15 / Sarıtepe Kampüsü
Film Gösterimi: Otobüs (Tunç Okan)
10 Ekim Perşembe / 19.00 / Kuzey Kampüsü
Çukurova Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 11:00 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Film Gösterimi: Bereketli Topraklar Üzerinde (Erden Kiral)
10 Ekim Perşembe / 13:00 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Film Gösterimi: Duvar (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 15:30 /Çukurova Üniversitesi Cep Sineması
Ege ve Dokuz Eylül Üniversiteleri
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
9 Ekim Çarşamba / 19:30 / Bornova Gençlik Merkezi
Eskişehir Anadolu Üniversitesi – Osmangazi Üniversitesi
Film Gösterimi : Sürü (Zeki Ökten)
9 Ekim Çarşamba / 19.00 / Zübeyde Hanım Kültür Merkezi
Söyleşi: Orhan Aydın ve Tarık Akan
9 Ekim Çarşamba / 21.15 / Zübeyde Hanım Kültür Merkezi
İstanbul Üniversitesi
Film Gösterimi: Duvar (Yılmaz Güney)
9 Ekim Çarşamba / 12.00 / İ.Ü SBF Zafer Tunaya Amfisi
Film Gösterimi: Otobüs (Tunç Okan)
9 Ekim Çarşamba / 14.00 / İ.Ü SBF Zafer Tunaya Amfisi
İstanbul Teknik Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
9 Ekim Çarşamba / 17.45 / ITU Olimpik Yuzme Havuzu 201 Nolu Salon
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
10 Ekim Perşembe /17.45 / ITU Olimpik Yuzme Havuzu 201 Nolu Salon
İzmir Ekonomi Üniversitesi
Film Gösterimi: Umut (Yılmaz Güney)
10 Ekim Perşembe / 18:00 / İEÜ Konferans Salonu
Söyleşi: Suavi
10 Ekim Perşembe / 19:45 / İEÜ Konferans Salonu
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi
Film Gösterimi: Sürü (Zeki Ökten)
8 Ekim Salı / 17.00 / Mimarlık Video Konferans Salonu (Fındıklı Kampüsü)
FKF önümüzde ki haftayı "Nazım haftası" ilan etti
29.05.2013
Nazım Hikmet'in ölümü'nün 50.yılı sebebiyle Fikir Kulüpleri Federasyonu tarafından yapılan açıklamada;
"Önümüzdeki bir hafta boyunca bu büyük mücadele insanının anısına yakışır bir şekilde okulları, mahalleleri, sokakları; aklımıza gelen her yeri Nâzım dizeleri ile donatıyoruz. Tüm üniversitelilerden bu çalışmanın parçası olmasını ve yazdıkları dizelerin fotoğraflarını çekip FKF iletişim adreslerine göndermelerini bekliyoruz."
3 Haziran 1963. Nâzım Hikmet’in aramızdan ayrıldığı tarih. Yokluğunda geçen 50 yılda, bir zamanlar dizelerini yasaklayan zihniyetin temsilcileri bile adını andı meydanlarda.
"Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır."
Demişti Nâzım. Gerçekten de “tarihin durdurulamaz akışı” Nâzım’ın haklılığını kanıtladı. Onu yasaklamayı başaramayanlar, Nâzım’ı Nâzım yapan değerlerin üzerini örtmeye, böylelikle Nâzım’ı değersizleştirmeye çalıştı. Biz ise şiirleriyle ve yaşamıyla mücadele edenlere ilham veren büyük şairimizi saygı ile anıyoruz. Bu sebeple bugünden itibaren bir haftayı “Nâzım Haftası” ilan ediyoruz.
Önümüzdeki bir hafta boyunca bu büyük mücadele insanının anısına yakışır bir şekilde okulları, mahalleleri, sokakları; aklımıza gelen her yeri Nâzım dizeleri ile donatıyoruz. Tüm üniversitelilerden bu çalışmanın parçası olmasını ve yazdıkları dizelerin fotoğraflarını çekip FKF iletişim adreslerine göndermelerini bekliyoruz.
3 Haziran günü hep birlikte, Türkiye’nin her yerinde Nâzım dizeleri okuyoruz.
Fikir Kulüpleri Federasyonu
denildi.
"Önümüzdeki bir hafta boyunca bu büyük mücadele insanının anısına yakışır bir şekilde okulları, mahalleleri, sokakları; aklımıza gelen her yeri Nâzım dizeleri ile donatıyoruz. Tüm üniversitelilerden bu çalışmanın parçası olmasını ve yazdıkları dizelerin fotoğraflarını çekip FKF iletişim adreslerine göndermelerini bekliyoruz."
3 Haziran 1963. Nâzım Hikmet’in aramızdan ayrıldığı tarih. Yokluğunda geçen 50 yılda, bir zamanlar dizelerini yasaklayan zihniyetin temsilcileri bile adını andı meydanlarda.
"Bizim kuvvetimizdeki hız,
ne din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
O yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır."
Demişti Nâzım. Gerçekten de “tarihin durdurulamaz akışı” Nâzım’ın haklılığını kanıtladı. Onu yasaklamayı başaramayanlar, Nâzım’ı Nâzım yapan değerlerin üzerini örtmeye, böylelikle Nâzım’ı değersizleştirmeye çalıştı. Biz ise şiirleriyle ve yaşamıyla mücadele edenlere ilham veren büyük şairimizi saygı ile anıyoruz. Bu sebeple bugünden itibaren bir haftayı “Nâzım Haftası” ilan ediyoruz.
Önümüzdeki bir hafta boyunca bu büyük mücadele insanının anısına yakışır bir şekilde okulları, mahalleleri, sokakları; aklımıza gelen her yeri Nâzım dizeleri ile donatıyoruz. Tüm üniversitelilerden bu çalışmanın parçası olmasını ve yazdıkları dizelerin fotoğraflarını çekip FKF iletişim adreslerine göndermelerini bekliyoruz.
3 Haziran günü hep birlikte, Türkiye’nin her yerinde Nâzım dizeleri okuyoruz.
Fikir Kulüpleri Federasyonu
denildi.
19. Sosyoloji Kongresi Balıkesir’de Gerçekleşti
21.05.2013
Bu yıl 19. Sosyoloji Kongresi, 17-18-19 Mayıs tarihleri arasında Balıkesir de gerçekleştirildi. Balıkesir üniversitenin ev sahipliği yaptığı kongreye, Ankara Üniversitesi, Ege Üniversitesi’nin de aralarına bulunduğu, 27 üniversite katılım gösterdi. Kürt meselesi, veganlık, hayvan hakları, toplumsal bellek vb. toplumun önemle üzerinde durması gereken konularda sunumlar gerçekleştirildi. Üç gün süren kongrenin ardından seneye 20. düzenlenecek sosyoloji kongresinin nerede yapılacağı oylandı. Ege Üniversitesi, Uludağ Üniversitesi ve Adnan Menderes Üniversitesi’nin aday olduğu oylamayı Adnan menderes üniversitesi katılımcıların büyük desteğini alarak kazandı.
Kongrede istenmeyen olaylar
Kongrenin bir diğer dikkat çeken yanı, katılımcı öğrencilere dışarıdan gelen topluluğun müdahale etmesi oldu. Kongreye katılan öğrencilerin aktardığı bilgilere göre; “Balıkesir şehrinin toplumsal yapısının; kongreye katılım gösteren öğrencilerin, yaşam alanlarını, özgürlüklerini, kısıtladığını gözlemledik. Kongre esnasında verilen arada, kongreye katılan öğrencilerin Kürtçe müzik eşliğinde halaylar çekmesine, dışarıda toplanan yaklaşık 30 kişilik bir grubun tepki gösterip, istiklal marşını okuması ve bazı öğrencilerle sözlü sataşmada bulunması kongreye gölge düşürülmesine neden oldu. Kongreye katılan öğrenciler olayların büyümesini önlemek için sağduyulu yaklaşım sergileyerek, kongrenin aksamasının önüne geçtiler”. Yaşananlara tanıklık eden bir diğer öğrencinin aktardığı bilgi ise şu şekilde; “halay çeken arkadaşların, halay çektiği yeri işgal edip, sandalye getirerek oturmaya başladılar. Amaçlarının olay çıkarmak olduğu çok belliydi, ancak arkadaşlar buna müsamaha göstermediler”.
Kongrede istenmeyen olaylar
Kongrenin bir diğer dikkat çeken yanı, katılımcı öğrencilere dışarıdan gelen topluluğun müdahale etmesi oldu. Kongreye katılan öğrencilerin aktardığı bilgilere göre; “Balıkesir şehrinin toplumsal yapısının; kongreye katılım gösteren öğrencilerin, yaşam alanlarını, özgürlüklerini, kısıtladığını gözlemledik. Kongre esnasında verilen arada, kongreye katılan öğrencilerin Kürtçe müzik eşliğinde halaylar çekmesine, dışarıda toplanan yaklaşık 30 kişilik bir grubun tepki gösterip, istiklal marşını okuması ve bazı öğrencilerle sözlü sataşmada bulunması kongreye gölge düşürülmesine neden oldu. Kongreye katılan öğrenciler olayların büyümesini önlemek için sağduyulu yaklaşım sergileyerek, kongrenin aksamasının önüne geçtiler”. Yaşananlara tanıklık eden bir diğer öğrencinin aktardığı bilgi ise şu şekilde; “halay çeken arkadaşların, halay çektiği yeri işgal edip, sandalye getirerek oturmaya başladılar. Amaçlarının olay çıkarmak olduğu çok belliydi, ancak arkadaşlar buna müsamaha göstermediler”.
FİKİR KULÜPLERİ FEDERASYONU 6 MAYIS'TA KURULUYOR
05.05.2013
68 Kuşağı’nın sembollerinden o dönem ki ilerici gençliği bir arada tutan FKF yeniden kuruluyor. ODTÜ'de yapılan Üniversite Kongresi’nde alınan kararla kuruluşu açıklanan FKF yarın MSGSÜ Fındıklı kampüsünde yapılacak etkinlikle resmen kurulacak.
FKF kuruluşunun 6 Mayıs'ta yapılmasının nedeni ise bu tarihin Denizlerin idam günü olması, Denizlerinde anılacağı etkinlikte MSGSÜ kampüs bahçesine Deniz Gezmiş heykeli dikilecek. Saat 18:00 da başlayacak etkinliğe sanatçı ve aydınlar da katılacak.
Ankara'da ise etkinliğin yapılacağı yer ODTÜ olacak. FKF'nin ilk kurulduğu üniversite olarak ODTÜ'nün tarihsel önemi nedeniyle burada kutlanması öngörüldü. ODTÜ'lü öğrenciler Devrim Stadyumuna “FKF” yazacak.
Bununla birlikte,6 Mayısta FKF’nin aylık yayını olan “Yeni Yazılar” da yayın hayatına başlayacak. Dergi FKF içerisindeki kulüplerin Edebiyat, siyaset, bilim gibi alanlarda üretimini arttırması ve güçlendirmesi için önemli bir araç olacak.
Sosyalbilimler-Haberportal
FKF kuruluşunun 6 Mayıs'ta yapılmasının nedeni ise bu tarihin Denizlerin idam günü olması, Denizlerinde anılacağı etkinlikte MSGSÜ kampüs bahçesine Deniz Gezmiş heykeli dikilecek. Saat 18:00 da başlayacak etkinliğe sanatçı ve aydınlar da katılacak.
Ankara'da ise etkinliğin yapılacağı yer ODTÜ olacak. FKF'nin ilk kurulduğu üniversite olarak ODTÜ'nün tarihsel önemi nedeniyle burada kutlanması öngörüldü. ODTÜ'lü öğrenciler Devrim Stadyumuna “FKF” yazacak.
Bununla birlikte,6 Mayısta FKF’nin aylık yayını olan “Yeni Yazılar” da yayın hayatına başlayacak. Dergi FKF içerisindeki kulüplerin Edebiyat, siyaset, bilim gibi alanlarda üretimini arttırması ve güçlendirmesi için önemli bir araç olacak.
Sosyalbilimler-Haberportal
İTÜ'de asistana soruşturma
01.05.2013
Sol haber portalının haberine göre, İTÜ Rektörü Mehmet Karaca ile ilgili yeni bir yıldırma girişimine imza atarak Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi’ndeki bir Araştırma Görevlisi’ne okulun “huzurunu bozmaktan" disiplin
soruşturması açtı.
Soruşturma nedeniyle açıklama yapan İTÜ Asistan Dayanışması, “Bu soruşturma, Karaca’nın despotça kararlarına karşı sesini çıkaran tüm İTÜ mensuplarına gözdağı vermek için ibretlik bir vaka yaratma girişimidir” dedi.
İTÜ Rektörlüğü’nün 60'dan fazla araştırma görevlisini haksız yere işten çıkarması üzerine direnişe geçen İTÜ Asistan Dayanışması, eylemlere katılan bir araştırma görevlisi hakkında "izinsiz olarak afiş asmak ve okulun huzurunu bozmak" fiili gerekçe gösterilerek açılan disiplin soruşturmasını protesto eden bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
Direniş çadırının kurulduğu Dayanışma Meydanı'nda toplanan ve "Rektör Karaca, asistana dokunma", "Direne direne kazanacağız" ve "Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atan üniversite emekçileri ve öğrenciler, rektörlük binasına yürüyüş gerçekleştirdi.
Rektör Karaca “tek adam rejimi” kurdu
“Rektör Karaca atamadığını soruşturuyor” diyen İTÜ Asistan Dayanışması yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Araştırma Görevlisi arkadaşımıza gizli ibareli zarfla tebliğ edilen soruşturma metninde binlerce İTÜ Mensubunun Rektörlük önüne yürüdüğü ve Rektörlük binasına girerek Karaca’yla görüşmeyi talep ettiği 28 Mart gününe referans verilmiş ve “İzinsiz olarak afiş asmak ve
üniversitemiz huzur ve sükûnetini bozmak” fiili gerekçe gösterilmiştir.
Biz "Gizli" değil, açıkça ilan ediyoruz ki; ağustos ayından bugüne altmıştan fazla Araştırma Görevlisini işten çıkaran ve pek çok araştırma görevlisini istifa etmek zorunda bırakan, koyduğu 33a kadrosuna geçiş kriterlerinin hukuksuzluğu ortada olduğu halde kendi deyimiyle “öyle ya da böyle” uygulayan, 500’den fazla öğretim üyesinin kararını hiçe sayan, tepki gösteren Araştırma Görevlilerini tek tek fişleyen, tüm bunlar olurken de porselen tabak zammı, servislere taşeron işçilerin alınmaması, kampüsün özel güvenlikle doldurulması gibi icraatlar imza atan, Rektörlük makamının yetkilerini kullanarak “tek adam rejimi” kuran Mehmet Karaca, “Üniversitemiz huzur ve sükûnetini”
bozmaktadır.”
Rektörlük binasının önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren İTÜ’lü Asistanlar, asistan kıyımına karşı 500'den fazla öğretim üyesinin kararının rektörlük tarafından hiçe sayıldığına, tepki gösteren üniversite emekçilerinin fişlendiğine, kampüsün özel güvenlik görevlileriyle doldurulduğuna dikkat çekti.
İTÜ'lü asistanlar Rektör hakkında soruşturma açtı
Rektör Mehmet Karaca hakkında üniversite huzur ve sükunetini bozucu tutumları nedeniyle İTÜ araştırma görevlileri tarafından idari disiplin soruşturması açtıklarını duyuran Asistanlar, "İlgili soruşturma çerçevesinde savunmasını yapmak üzere Mehmet Karaca'nın 7 Mayıs 2013, saat 12.30'da İTÜ Maslak Dayanışma Meydanı'nda hazır bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde, tüm İTÜ bileşenlerinin araştırma görevlilerine sundukları mevcut deliller göz önünde bulundurularak hakkında işlem yapılacaktır" dedi.
soruşturması açtı.
Soruşturma nedeniyle açıklama yapan İTÜ Asistan Dayanışması, “Bu soruşturma, Karaca’nın despotça kararlarına karşı sesini çıkaran tüm İTÜ mensuplarına gözdağı vermek için ibretlik bir vaka yaratma girişimidir” dedi.
İTÜ Rektörlüğü’nün 60'dan fazla araştırma görevlisini haksız yere işten çıkarması üzerine direnişe geçen İTÜ Asistan Dayanışması, eylemlere katılan bir araştırma görevlisi hakkında "izinsiz olarak afiş asmak ve okulun huzurunu bozmak" fiili gerekçe gösterilerek açılan disiplin soruşturmasını protesto eden bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
Direniş çadırının kurulduğu Dayanışma Meydanı'nda toplanan ve "Rektör Karaca, asistana dokunma", "Direne direne kazanacağız" ve "Kurtuluş yok, tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz" sloganları atan üniversite emekçileri ve öğrenciler, rektörlük binasına yürüyüş gerçekleştirdi.
Rektör Karaca “tek adam rejimi” kurdu
“Rektör Karaca atamadığını soruşturuyor” diyen İTÜ Asistan Dayanışması yaptığı açıklamada şunları ifade etti:
“Araştırma Görevlisi arkadaşımıza gizli ibareli zarfla tebliğ edilen soruşturma metninde binlerce İTÜ Mensubunun Rektörlük önüne yürüdüğü ve Rektörlük binasına girerek Karaca’yla görüşmeyi talep ettiği 28 Mart gününe referans verilmiş ve “İzinsiz olarak afiş asmak ve
üniversitemiz huzur ve sükûnetini bozmak” fiili gerekçe gösterilmiştir.
Biz "Gizli" değil, açıkça ilan ediyoruz ki; ağustos ayından bugüne altmıştan fazla Araştırma Görevlisini işten çıkaran ve pek çok araştırma görevlisini istifa etmek zorunda bırakan, koyduğu 33a kadrosuna geçiş kriterlerinin hukuksuzluğu ortada olduğu halde kendi deyimiyle “öyle ya da böyle” uygulayan, 500’den fazla öğretim üyesinin kararını hiçe sayan, tepki gösteren Araştırma Görevlilerini tek tek fişleyen, tüm bunlar olurken de porselen tabak zammı, servislere taşeron işçilerin alınmaması, kampüsün özel güvenlikle doldurulması gibi icraatlar imza atan, Rektörlük makamının yetkilerini kullanarak “tek adam rejimi” kuran Mehmet Karaca, “Üniversitemiz huzur ve sükûnetini”
bozmaktadır.”
Rektörlük binasının önünde bir basın açıklaması gerçekleştiren İTÜ’lü Asistanlar, asistan kıyımına karşı 500'den fazla öğretim üyesinin kararının rektörlük tarafından hiçe sayıldığına, tepki gösteren üniversite emekçilerinin fişlendiğine, kampüsün özel güvenlik görevlileriyle doldurulduğuna dikkat çekti.
İTÜ'lü asistanlar Rektör hakkında soruşturma açtı
Rektör Mehmet Karaca hakkında üniversite huzur ve sükunetini bozucu tutumları nedeniyle İTÜ araştırma görevlileri tarafından idari disiplin soruşturması açtıklarını duyuran Asistanlar, "İlgili soruşturma çerçevesinde savunmasını yapmak üzere Mehmet Karaca'nın 7 Mayıs 2013, saat 12.30'da İTÜ Maslak Dayanışma Meydanı'nda hazır bulunması gerekmektedir. Aksi takdirde, tüm İTÜ bileşenlerinin araştırma görevlilerine sundukları mevcut deliller göz önünde bulundurularak hakkında işlem yapılacaktır" dedi.
Hacettepe Üniversitesi anayasayı tartıştı
Hacettepe Üniversitesi Bilim Kültür Ve Sanat Topluluğu ve Sosyalist Düşünce Topluluğu, Türkiye'de anayasa tartışmaları ile ilgili bir panel düzenledi. Panelde aynı zamanda AKP'nin hazırlayacağı anayasanın Türkiye'nin Ortadoğu'daki dönüşümlerdeki rolü ve 'Barış Süreci'yle ilişkisi tartışıldı.
Bugün Hacettepe Üniversitesi'nde Bilim Kültür Ve Sanat Topluluğu ve Sosyalist Düşünce Topluluğu tarafından 'Hacettepe Anayasayı Tartışıyor' başlıklı etkinlik düzenledi. Panele konuşmacı olarak Anayasa Mahkemesi eski Raportörü ve soL gazetesi yazarı Ali Rıza Aydın ve Hacettepe Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özel katıldı.
İlk olarak sözü alan Ali Rıza Aydın; anayasaların nasıl bir düzlemde oluşturulduğu, içeriği ve özünün ne olduğu ve anayasayı oluşturanların kimler olduğu üzerinde durarak şunları söyledi;
"Anayasaların kural koyucuları kimlerdir? Kim olduğunu değerlendirmek için o kişilerin kimlere hizmet ettiğini, kimlerden etkilenerek bir anayasa oluşturduğunu, aynı şekilde o kural koyucuların kimleri etkilediğini ya da kişilerin etkilemeden dayatmaya mı gittiğini bilmemiz gerekir. Anayasalar yeni yaratılan sıfırdan yazılan metinler değildir, anayasalar toplumu yansıtır toplumun hangi koşulları hangi maddi gerçekleri altında yazıldığı önemlidir. Anayasayı oluşturan toplumun bu gerçekliğidir. Bu doğruyu kavradıktan sonra anayasanın içeriği maddeleri tartışılabilir."
Konuşmasının devamında Türkiye tarihindeki anayasa deneyimlerine değinen Ali Rıza Aydın, Türkiye'de yapılan anayasaların hedeflenen toplumsal dönüşümlerle fikirsel anlamda paralellik gösterdiğini vurguladı. AKP tarafından hazırlanacak olan anayasanın da diğer anayasalar gibi bu doğrultu olduğunu vurguladı.
Ali Rıza Aydın'dan sonra sözü alan Hüseyin Özel;
''Bugünlerde yeni bir anayasa tartışılıyor, aslında bu anayasa bir birikim rejiminin kurulması anlamında simgesel temsilci olacak. Yani Birinci Cumhuriyet yıkıldı ve yerine ikinci cumhuriyet kuruldu. Yapılan anayasa İkinci Cumhuriyet'in doğum belgesidir. Dünya'da ve Türkiye'de 1980'lerden bu yana gerçekleşen iktisadi dönüşümler anayasa ile güvence altına alınmak istiyor, tescilleniyor'' dedi.
Konuşmasının devamında AKP'nin anayasasının iktisadi anlamda temel olarak üç başlıkta dönüşümü hedeflediğini ve bunların eğitim, sağlık ve finans olduğunu söyleyen Hüseyin Özel piyasanın her alana yerleştirilmesi durumunu ve bunun anayasa ile garantilendiğini vurguladı.
Konuşmalardan sonra soru-cevap kısmına geçildi. Bu bölümde daha çok AKP'nin hazırlayacağı anayasanın Ortadoğu'daki yeni süreci ve son zamanlarda yoğun bir şekilde tartışılan 'Barış Süreci'ni nasıl etkileyeceği soruldu.
Yeniden söz alan Ali Rıza Aydın, başta da söylediği gibi anayasa hazırlamanın sadece teknik bir mesele olmadığını aynı zamanda tarihsel, toplumsal siyasal süreçlerin kesişim noktası olduğunu belirtti.
Siz nasıl bir anayasa hayal ediyorsunuz sorusu üzerine Ali Rıza Aydın soruyu şu şekilde cevaplayarak konuşmasını sonlandırdı.
Eğer bir rejim değişikliğinden bahsediyorsak yeni anayasa sınıfların ortadan kaldırılmasıyla oluşur. Sermayenin egemen olduğu bir toplumda sermaye kendi anayasasını yapar, sermayenin ve sınıfların ortadan kaldırılmasıyla toplum kendi anayasasını oluşturur. Benim hayalimdeki anayasa sınıfların olmadığı ve toplumların kendi anayasasını yaptığı anayasadır.
Bugün Hacettepe Üniversitesi'nde Bilim Kültür Ve Sanat Topluluğu ve Sosyalist Düşünce Topluluğu tarafından 'Hacettepe Anayasayı Tartışıyor' başlıklı etkinlik düzenledi. Panele konuşmacı olarak Anayasa Mahkemesi eski Raportörü ve soL gazetesi yazarı Ali Rıza Aydın ve Hacettepe Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Özel katıldı.
İlk olarak sözü alan Ali Rıza Aydın; anayasaların nasıl bir düzlemde oluşturulduğu, içeriği ve özünün ne olduğu ve anayasayı oluşturanların kimler olduğu üzerinde durarak şunları söyledi;
"Anayasaların kural koyucuları kimlerdir? Kim olduğunu değerlendirmek için o kişilerin kimlere hizmet ettiğini, kimlerden etkilenerek bir anayasa oluşturduğunu, aynı şekilde o kural koyucuların kimleri etkilediğini ya da kişilerin etkilemeden dayatmaya mı gittiğini bilmemiz gerekir. Anayasalar yeni yaratılan sıfırdan yazılan metinler değildir, anayasalar toplumu yansıtır toplumun hangi koşulları hangi maddi gerçekleri altında yazıldığı önemlidir. Anayasayı oluşturan toplumun bu gerçekliğidir. Bu doğruyu kavradıktan sonra anayasanın içeriği maddeleri tartışılabilir."
Konuşmasının devamında Türkiye tarihindeki anayasa deneyimlerine değinen Ali Rıza Aydın, Türkiye'de yapılan anayasaların hedeflenen toplumsal dönüşümlerle fikirsel anlamda paralellik gösterdiğini vurguladı. AKP tarafından hazırlanacak olan anayasanın da diğer anayasalar gibi bu doğrultu olduğunu vurguladı.
Ali Rıza Aydın'dan sonra sözü alan Hüseyin Özel;
''Bugünlerde yeni bir anayasa tartışılıyor, aslında bu anayasa bir birikim rejiminin kurulması anlamında simgesel temsilci olacak. Yani Birinci Cumhuriyet yıkıldı ve yerine ikinci cumhuriyet kuruldu. Yapılan anayasa İkinci Cumhuriyet'in doğum belgesidir. Dünya'da ve Türkiye'de 1980'lerden bu yana gerçekleşen iktisadi dönüşümler anayasa ile güvence altına alınmak istiyor, tescilleniyor'' dedi.
Konuşmasının devamında AKP'nin anayasasının iktisadi anlamda temel olarak üç başlıkta dönüşümü hedeflediğini ve bunların eğitim, sağlık ve finans olduğunu söyleyen Hüseyin Özel piyasanın her alana yerleştirilmesi durumunu ve bunun anayasa ile garantilendiğini vurguladı.
Konuşmalardan sonra soru-cevap kısmına geçildi. Bu bölümde daha çok AKP'nin hazırlayacağı anayasanın Ortadoğu'daki yeni süreci ve son zamanlarda yoğun bir şekilde tartışılan 'Barış Süreci'ni nasıl etkileyeceği soruldu.
Yeniden söz alan Ali Rıza Aydın, başta da söylediği gibi anayasa hazırlamanın sadece teknik bir mesele olmadığını aynı zamanda tarihsel, toplumsal siyasal süreçlerin kesişim noktası olduğunu belirtti.
Siz nasıl bir anayasa hayal ediyorsunuz sorusu üzerine Ali Rıza Aydın soruyu şu şekilde cevaplayarak konuşmasını sonlandırdı.
Eğer bir rejim değişikliğinden bahsediyorsak yeni anayasa sınıfların ortadan kaldırılmasıyla oluşur. Sermayenin egemen olduğu bir toplumda sermaye kendi anayasasını yapar, sermayenin ve sınıfların ortadan kaldırılmasıyla toplum kendi anayasasını oluşturur. Benim hayalimdeki anayasa sınıfların olmadığı ve toplumların kendi anayasasını yaptığı anayasadır.